30 Aralık 2018 Pazar

Uyarlanamaz Diziler Hangileri (Ortak Yazı)

31 Ağustos 2018 tarihinde Birdizihaber sitesinde yayınlanmıştır.
https://www.birdizihaber.com/2018/08/bir-dizi-turkiyeye-nasil-uyarlanamaz/

Ülkemize uyarlanabilecek dizilerle ilgili yazımı hazırlarken önerilerini almak için yazarlarımızdan Arzu Kayhan’la konuşmuştum. Takip ettiği dizilerin hiçbirinin ülkemize uyarlanamayacağını söyleyince bununla ilgili olarak bir yazı hazırlama fikri çok cazip geldi. Hangi yabancı diziler, neden ülkemize uyarlanamaz? Arzu da beni kırmayınca ortaya bu eğlenceli sohbet çıktı. Hadi başlayalım;

Utku: Merhaba Arzu, öncelikle zaman ayırdığın için sana çok teşekkür ederim. Asıl konumuza geçmeden önce bir konuda fikrini almak istiyorum. Yaklaşık yirmi yıldır yerli dizilere karşı hızla artan bir ilgisizliğim var. Bunun için birçok faktör sayabilirim ama senaryo benim için bunların başında geliyor. Şöyle bize hitap eden, içten ve yaratıcı bir diziyle uzun zamandır karşılaşmadım. Mesela 1998-2001 yılları arasında ATV’de yayınlanan İkinci Bahar, yine 2000-2003 arasında TRT’de yayınlanan Yedi Numara, konusu bakımından bende apayrı bir yere sahiptir. Bana göre o kadar bizden dizilerdir ki ülkemizdeki sosyal ve kültürel farklılıklara rağmen bir arada mutlu olmayı çok iyi anlatmayı başarıyorlardı. Peki sen de böyle iz bırakan, bize özgü yapımlar var mı? Varsa nedenlerini de alabilir miyim?

Arzu: Merhaba Utku. Yerli diziler ve uyarlama meselesi ilgimi çok çeken bir başlık. Biraz da yazma eyleminin gereği çokça dizi izleyen biriyim. Benim için de senaryo önemli bir faktör ve izlediğim yerli dizilerin oranının yabancıya göre her zaman düşük kalmasının nedeni temelde bu. Gerçi 90’larda senaryoyu bu kadar merkeze almıyordum ama senaryosu iyi değilse zaten o dizi genelde tutmuyordu. Bunda, yeni bin yılla birlikte dizi sektörünün tüketime bağımlı hale gelmesinin de payı var. 90’larda diziler, senaryolarına göre yayında kalabiliyordu. Şimdi çok sudan sebeplerle (arzu edilen reklamı toplayamadı diye) yayından kalkabiliyor. Türkiye’den özgün senaryo çıkmıyor mu? Elbette çıkıyor. 90’lardan aklımda kalan ve “bizden” denebilecek diziler Bizimkiler ve Perihan Abla’yla başlıyor. Sonra Kara Melek, Sıcak Saatler, Sıdıka var. Son saydıklarımın fazla halktan öğeler taşımadıkları söylenebilir. Ancak işledikleri konular tamamen içimizden çıkmadır. Kitlesi farklıdır belki. Daha sonra polisiye-suç ve dönem dizilerine yönelmeye başladım. Çemberimde Gül Oya ve Ezel bu anlamdaki unutulmaz dizilerimdir. Ezel’le birlikte, senaryo hassasiyetim arttı, çünkü bana göre Ezel, senaryonun bir matematiği olduğunu gösteren en başarılı örneklerden biridir ve bu açıdan Batı’daki örneklerine çok yakındır. Uyarlamada ise Türkan Şoray ve Haluk Bilginer ile unutulmaz Tatlı Hayat dizisi The Jeffersons’un çok başarılı bir uyarlamasıdır. Kültürel farklılıklar senaryoda iyi uyarlanmış ve “böyle şeyler bizde olmaz ki” dedirtmemiştir. İkinci örnek Monk’un uyarlaması Galip Derviş’tir. Buradaki yerelleştirmede de çok emek verildiği belli. Bu konudaki tartışmalarda, son zamanlarda Güney Kore dizilerinden yapılan uyarlamaların kültürel benzerlikler nedeniyle başarılı olduğunu söylüyorlar. Kiralık Aşk, Seviyor Sevmiyor, Yüksek Sosyete bu gruptalar. Ben katılmıyorum. Kiralık Aşk’ın “başarısının” iyi bir uyarlama olmasıyla değil, reklam/tanıtım ve popüler kültür dinamiğiyle ilgisi var çünkü. Bunun tersi, İçerde örneğidir. Kurgusuyla ve akışıyla, yani senaryosuyla başarılı bir film-uyarlamasıdır.

Utku: Gelelim yazımızın konusuna. Önceki yazımda ülkemize uyarlanabileceğini düşündüğüm dizileri ele almıştım. Yazıda belirttiğim gibi bence yabancı bir dizi uyarlanacaksa ona çok büyük dokunuşlar yapılmamalı. Örneğin büyük bir diziyi seçip o dizinin konusunu, karakterlerini çok farklı bir şekilde yansıtmak zorunda olduğunuzu düşünüyorsanız bence o uyarlama hiç yapılmamalı. Bu kadar büyük değişiklikler, yapılan işi uyarlama olmaktan çıkarır ve siz sadece reklam amaçlı bir şeyler ortaya koyarsınız. Bana göre onun da ömrü fazla olmaz, olsa da gereken etkiyi uyandıramaz. Bu konuda bana katılıyor musun yoksa ben mi uyarlamayı çok yanlış anlamışım?

Arzu: Pek katılmıyorum, çünkü eğer yabancı dizi uyarlamasında en önemli kriter, dizinin belkemiği olan senaryonun ve karakterlerin fazla değişikliğe uğramaması ise bunun en temel handikapını yenmek mümkün olmazdı. Spoiler etkisi. Daha ilk bölümde finali görmek; aslını izleyince yerlisinde olacakları zaten bilmek. Bu, bütün merakı ve heyecanı öldürmez mi? belki aynı şeyden bahsetmiyoruz. Ben, uyarlamada senaryoya ve karakterlere sadık kalmanın tahmin ettiğimiz kadar kolay olmadığını düşünüyorum. Şart da değil. Bana göre iyi bir uyarlama, konuya (yani yazanın meramına) ve karakterlerin yarattığı etkiye sadık kalmakla mümkün. Ayrıca uyarlanacak dizinin yapısı da bunda etkili. American Crime Story Türkiye’ye uyarlansa sabit kalan tek özelliği, ele alacağımız cinayet dosyasının kurgu-belgesel olarak işlenmesidir. Yani konunun/senaryonun amacı. Geri kalan her şey, tamamen bize özgü ele alınmalı. Haksız mıyım?

Böyle bakınca, büyük değişiklikler yapılabilir ama neresine dokunacaklarını iyi bilmeleri gerekiyor. Hatta uyarlamada spoiler etkisini ortadan kaldırmak için değişiklik (ya da şaşırtma) şart. ACS özelinde uyarlamanın bizdeki fikir özgürlüğü, hukuk, toplumsal yapı ve daha birçok gerekçeyle mümkün olmadığını düşünüyorum. Ama asıl gerekçem, senarist/yazarların ve yönetmenlerin uyarlama mantığını pek çözememiş olması. Örneğin Seviyor Sevmiyor dizisi başladığında, hepimiz olacakları biliyorduk. Hatta dizi ekibinden tanıdıklarımıza “yeni bölümde şu olacak değil mi, biliyoruz da konuşuyoruz!” şakası yapıyorduk. Tersinden, ne yazık ki kaş yaparken göz çıkaran Tehlikeli Karımdizisi Gone Girl romanını/filmini uyarlamaya kalktı ama büyük değişiklikleri çok yanlış yerlerde yaptı.

Bir başka örnekte, Türk Malı dizisi efsane Married with Children dizisini uyarladı ve başta birkaç detay hariç, konu ve karakterlere, çatışmalara ve örnek olaylara kadar aynıydı. Önceki dönemlerde de Amerikan durum komedisi uyarlamaları çokça denendi. Sorun ortaktı. Korumaları gereken şeyle değişmesi gerekenin doğru seçilememesi sorunu vardı. Diziden uyarlama deyince aklıma House of Cards gelir hemen. Bizim süper bir Amerikan dizisi diye izlediğimiz HoC, aslında bir İngiliz yapımıdır ve konu en başında o kadar güzel temellenmiş (amacı doğru koymuş ortaya), uyarlaması o kadar tasarlanmış ki boynuz kulağı geçti desek yeridir.

Bu yüzden, uyarlamalarda büyük değişikliklerle kastımızı doğru tanımlamak lazım. Örneğin, roman uyarlamalarında bazen romanda çok az yeri olan bir karaktere daha geniş yer vererek, bazen romanın içindeki bazı detayları hiç kullanmayarak ya da belki görsel olarak kullanması uygun olmayabileceği için (Sacred Games geldi aklına değil mi?), büyük değişiklik yapıp yine de romanın doğru ve güçlü bir uyarlamasını sunmak mümkün olabiliyor. Aynı mantıkla, bir diziyi kendi ülkende uyarlamaya kalktığında, bazı önemli detayları ya da karakterleri değiştirebilir, yine de dizinin özüne sadık kalarak uyarlama yapabilirsin. Burada “öz” yani amaca sadık olmak ve karakterlerle inşa edilen çatıdan sapmamak esas bence.

Utku: Şu sıralar yerli dizi dünyasına hiç hakim değilim. En son izlemeyi bıraktığımda büyük bir senaryo kıtlığı baş göstermeye başlamıştı. Şuan onun daha da ileri boyutlara ulaştığını tahmin ediyorum. Kişisel düşüncem uyarlamanın yerli dizi dünyamız için iyi bir alternatif olacağı yönünde. Bunun paralelinde şunu sormak istiyorum, Eylül ayında yayınlanacağı söylenen, Türkiye’nin ilk vampir dizisi “Yaşamayanlar”ın kendisi uyarlama olmasa da türü bakımından bizden olmayan ve bence bizim için pek uygun olmayan bir yapım. Bir mitolojik varlığın ve aynı zamanda büyük bir kültürel farklılığının ürünü olan yapımın bizde tutmayacağını düşünüyorum belki yanılıyorum. Bu konuda sen ne düşünüyorsun?

Arzu: Örneğin tekstilde tasarımın sonu geldi, artık daha ne üretsinler, diye bir yorum yapamayız. Çünkü yaratım zaten bu demek ve tekstil sırtını moda kavramına dayamış durumda, sonu yok yani. Yeniden, bambaşka bakış açılarıyla, belki aynı konuyu işleyip yeni bir elbise sunmak mümkün. Dizi dünyasında bir tür “Amerika’yı yeniden mi keşfedeceğiz” boşvermişliğine tutulmuş veya her sektörde görülen “tutan işin peşinden koşma” gafletine düşmüş işler görüyoruz. Yani diyor ki zengin/yoksul kız/erkek çatışması var zaten, neden başka bir açı yakalama arayışına gireyim! Aynılık sorunu müzikte de var. Eskiden sevilen aranjman meselesi artık “yaratıcı olamamış, çalmış” gibi algılanıyor.

Dizi ve film popüler kültür açısından farklı kitlelere hitap eder. Filmin “müşterisi” doğrudan izleyicidir. Sinema salonuna gelirse, o bileti alırsa film “iş yapar.” Zaten oraya geliyorsa beklentileri bellidir. Konuyu, tarzı biliyor ve bunu izlemek istiyordur. Dizinin “müşterisi” ise aslında televizyon yayın şirketleridir. Dizinin izlenebilirliği, senaryosundan önce yayınlandığı kanalın izlenme/tercih oranlarıyla da ilgilidir. Ayrıca dizinin diyelim senaryosuyla, önce yaygın izleyici kitlesine türlü çeşitli ürünleri satan kanalı etkilemesi, “satar bu” dedirtmesi gerekir.

Çocuklar Duymasın ilk olarak TGRT’de yayınlanmaya başlamıştı ve daha mütevazı bir aile dizisiydi. Kitle büyüdükçe kanal değiştirdi. Senaryo ve mesaj da günden güne değişti. Bugün birçok dizi, popülerliği arttıkça, yani doğrudan getirisi üzerinden, kanal değiştiriyor. Bunun sonucu olarak, bazı diziler de sadece online platformlarda yayın yapıyor, çünkü kitlesi dar ve tüm kitleye hitap eden televizyonda “karşılığı” baştan düşük oluyor.

Bu ayrımı akılda tutarak bakarsak, verdiğin örnekte vampir dizisi televizyon kanallarında yayınlansaydı kesinlikle tutmayacağını söyleyebilirdik. Online platformda bu konuyu ilginç bulan kitle ile Türkiye’de vampir meselesine tarihsel boyutundan bakanların ilgisini çekebilir. Tabii dizi vampirliğin popüler ve klişe örneklerini mi sunacak, izlerken düşündürecek mi bu da önemli. Sanılanın aksine, bu topraklarda çok eski bir olgu vampirlik. Tabii genel kitlenin kültür ve bilgi açısından dağılımı eşit olmadığından, vampir dizilerinin ulusal kanallarda yer bulamaması çok normal. Cin temalı film çeken bir yönetmen de cinli büyülü filmlerin tutacağını ama vampirli çalışmaların tutmayacağını söylemişti. Bu bir yanılgı diye düşünüyorum. Oldukça “bizden” ve modern bir konuyu işlese de Şahsiyet de ulusal kanallarda “iş yapmaz.”

Utku: Hemen burada şunu sormak istiyorum, -muhtemelen aynı cevabı vereceğimiz için herhangi bir yorumda bulunmayacağım- sence uyarlaması mümkün olmayan ya da uyarlanmasının çok zor olduğunu düşündüğün türler neler?

Arzu: Bilim kurgu ve fantastik türleri uyarlaması mümkün olmayan veya uyarlansa inandırıcı olmayacak alanlar. Biz ancak belki komedisini yapabiliriz. Zamanında Uzaylı Zekiye çok izlenen Kyle XY tadında bir diziydi. Eğer uyarlama meselesine derinlikli bakmazlarsa en kolay türlerden biri olan polisiyede bile çok başarısız olunabilir. Tipik bir CSI: İstanbul olabilecek dizi Arka Sokaklar, üstelik bu kadar uzun sürmesine rağmen, sırf o kamera hareketi ve “öğreten-adam” replikleri yüzünden bence başarısız bir girişimdir. Tarzı farklı olmakla birlikte CSI serisinin uyarlaması ancak Kanıt dizisi olabilirdi.

Utku: Ben de fazla düşünmeden bu iki türü seçerdim. Peki bunların uyarlanma ihtimalinin düşük olması belki de hiç olmaması sence neden kaynaklanıyor? Sadece toplumsal bakış açımız veya kültürel farklılıklarımız mı yoksa bütçe, kadro kalitesi gibi nedenleri de düşünmek gerekir mi?

Arzu: Elbette salt kültürel ve toplumsal farklılıklar, bizde bu hikâyelerin olmaması değil konu. X Filesgibi bir diziyi, sadece uzaylı meselesiyle ilgili bir geçmişimiz olmadığından çekemiyor değiliz bence. Kurgu denilen şey hiç yaşanmamış veya yaşanması mümkün olmayan bir şeyi bile yaşanabilir gösterme sanatı. Acaba bu gerçek mi? Diyelim gerçek değil ama yaşansa nasıl olurdu? O şüpheyi yaratabilme meselesi. Bak bir örnek vereyim, 1987 yapımı Kavanozdaki Adam dizisi (başrolde Ahmet Mekin oynamıştı) bizdeki ilk esaslı bilim-kurgu dizilerinden biridir. İnşaat işçisi bir adamın beyni, heykeltraş bir adama nakledilir (spoiler vermeyeyim izlesin okurlarımız bence). Dizi büyük ilgiyle izlenmişti. Daha Criminal’in (Kevin Costner) çekilmesine 30 yıl vardı. O dönem Batı’da da 6 Milyon Dolarlık Adam ve Atlantisten Gelen Adam gibi döneminin ilerisinde diziler çekilmişti. Peki, şimdi neden olmuyor ya da neden uyarlama deyince bu tür dizileri uyarlamamız mümkün olmuyor?

Bunu nasıl kurguladığınıza ve kaygılarınıza da bağlı. Bütçe bir nedense kaliteli oyunculuk ikinci neden, bu doğru. Ama kadro kalitesi dediğimiz şey yönetmen ve yapımcının ve sonra senaristin kaygısından kaynaklı olarak düşüyor. Çünkü popüler olanı oynatmak ve bunun magazininden para kazanmak hedefi var öncelikle. Yoksa diziyi “satamıyor.” Sonra bizde bütçe de ciddi mesele. Sponsorlukların cılkı çıkarılmış durumda. Parayı veren taraf kendi tanıtımını merkeze yerleştirmek istiyor. Ekip bağımsız hareket edemiyor. Otuz yıl önce bu örneklerin olabilmesi bu nedenle mümkündü.

Soru biraz da şöyle sorulmalı belki: Bundan otuz-kırk yıl önce bir toplumda başka bir gezegenden gelen ve insana benzeyen bir canlının bu maceraları yaşayabileceğine inanıyorlar da (Superman) neden bizim toplumumuz benzer bir doğaüstü olayı kabullenmiyor? Dönem farkı bir etken. 80’ler kuşağının inandığına yeni binyıl insanı inanmıyor diyebiliriz. Ama işin aslı Cem Yılmaz’ın David Copperfield esprisindeki gibi. Biz, özünde böyle bir toplumuz. Bir şifacının kağıda yazacağı bilmediğimiz dildeki bazı sözlerin bizi koruyacağına veya mesela sevenleri ayıracağına inanıyoruz, yıldırım düşünce doğaüstü yeteneklere kavuşan bir insanın var olabileceğine inanmıyoruz. Son onyıllarda aydınlanıp ilerledik desek de gerçekte geriledik. Zamanında Kavanozdaki Adam dizisine inanabilen toplumun bugün Yaşamayanlar için baştan ön yargı geliştirmiş olmasını (birçok yerde bu konuşuluyor) buna bağlıyorum ben. Buradaki zıtlığı çözersek bizim de bilim kurgu ve fantastik ya da doğaüstü konularda dizilerimiz olabilir ya da uyarlamalarımız gülünç girişimler olmaktan çıkabilir.


Utku: Son zamanlarda haberini duymuştum ama netlik kazanmadı diye biliyorum, Supernaturalülkemize uyarlanacaktı diye. Bence ülkemize uyarlanabilecek en son dizi Supernatural. Ayrıca Netflix’in Türkiye’de yapacağı, son zamanların en popüler türlerinden biri olan süper kahraman dizisine de fazlasıyla şüpheyle yaklaşıyorum. Biliyorum muhtemelen çok sayıda vardır ama bana son zamanlarda izlediğin ve asla uyarlanmamalı dediğin üç dizi söyleyebilir misin?

Arzu: Kadir Doğulu ve Kerem Bursin’i başrole yazdıkları Doğaüstü dizisi… cümleyi burada kesiyorum çünkü konu da böyle 2015’te ortaya konduğu gibi rafa kalkmış. Kült bir diziden uyarlama yapacaksın, ilk düşündüğün başrol oyuncuları oluyor. Neye göre, nasıl uyarlanacağı değil mesele yani. Supernatural’i uyarlayıp da yetişkin kitleye izletebilmek için yerli dizilerde düştükleri bir tuzağa düşmeleri gerekiyor: dönemin popüler isimlerini (oyuncu olsun olmasın) kullanmak, bol miktarda magazin haberiyle desteklemek.

Daha önce, hatırlarsın Sihirli Annem, Acemi Cadı, Selena ve Sana Bir Sır Vereceğim (diğerlerinden farklı benim için) bu alana giren dizilerdi. Tabii çocuk izleyiciler tarafından izlendiler. Yetişkine hitap etmesi için şimdilerde kurgu kalitesi değil, oyuncu popülerliği para ediyor, bu da hiçbir dizide tutarlılığı/reytingi garantilemez.

Yabancı dizilerden kesinlikle uyarlanmaması gereken kahraman dizileri elbette Superman ve Batman gibi merkezde doğaüstü güçleri ya da benzeri özellikleri olan örnekler, Altered Carbon ya da Travellers da uyarlanmamalı. Zaten daha ismini duyduklarında onlar da “yok canım daha neler” diyecektir eminim.

Öte yandan bu iki zorlu alan dışında House of Cards, Madam Secretary, Designated Survivor gibi içinde siyasi eleştiri barındıran dizilerin uyarlanması da, trajikomik bir yanıt olacak ama, teklif bile edilemez. Son olarak romantik komedi veya durum komedisi dizilerinden, Friends, How I Met Your Mother, Big Bang Theory gibi kült dizileri de, eğer toplumumuzdaki güncel yapıyı iyi analiz ederek uyarlamayacaklarsa, sırf yapmış olmak için yapmamaları gerekir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sade Hayat Kumpanyası

Gülüşü güzel, dev aynasında  Masmaviydi gözleri. Gördüm. Elimi tuttu sonra, Kızıldı saçlarım, Sarı değildi onunkiler oysa. Sözleri bir çar...