31 Ağustos 2015 Pazartesi

Gönül devletinin dördüncü beşyıllık evlilik planı

“Sayın hedehödö ailesi tarafları,
20 Temmuz 2009 tarihinde attığınız imza ile gayet ayık kafaya evet dediğiniz evlilik akdinizde 5. Yıl dolmak üzeredir. Evlilik vizenizin 5 yıllık uzatımı için imza beyanlarınızı yenilemeniz gerekmektedir. Bu amaçla 13 Temmuz 2014 sabah saat 09:15’te dairemiz sekreterliğine müracaatınız…..”

Neden evlenme cüzdanlarının son kullanma tarihi yok, olsun bence, deyiverdi. Cümle kulaklarımdan beynime duhul ederken bir kahkaha patlattım. Haklıydı. Haklıydı da bu bir cümlelik hayat dersini size aktarmam o kadar kolay olmayacaktı. İki kez evlenmişti, iki kez boşanmıştı. Üçüncü olur mu bilmiyordu. Kalıplara sıkıştırılmaktan yorulduğu için sadece gözünde fer gördükleriyle konuşuyordu. Çok müthiş beynim ışıldaklanmıştı dinlerken, kafası bildiğin benim kafaydı. Nasıl anlatayım… Bak şu son kullanma tarihini mesela, açayım biraz.

Şimdi diyelim bulduk hayırlı kocayı. Diyelim bastık nikahı. Hemen “ama sen de yani kime göre neye göre, ne nikahı, belki ben…” diye saydırmayın. Susun bi’yol.

Diyelim bulduk hayırlı kocayı. Bastık nikahı. Ne kadar seksistim değil mi? Bulduk hayat arkadaşımızı da aşık olduk da evlendik demek gelmedi içimden, ne var?

İşte tam orada başlıyor her şey. Ne nikahın resmiyeti, ne evliliğin kurumsallığı, ne de evlenme olgusunun nikahla birleştirme mecburiyetli mahalle baskısıyla falan bir derdim yok. Ama size anlatacağım şey evlenme cüzdanı olduğundan, bazı kabullenimleri baştan belirtmekte fayda var. İşte o yüzden…

Diyelim bulduk hayırlı kocayı. Bastık nikahı. İster sapsadeli ve diz üstünde beyaz saten elbise, ister Kate Middleton’un 400bin dolarlık gelinliğinden, başında fransızdüşesicedantelli duvağın, elinde ister minnak bir buket hazırcı gelinlikçilerden, ister Nişantaşı madamasında satılan Puket adasından getirtilme 750 dolarlık tuttifrutti çiçeği. Artık sen bu düğünü kaça mal edersin, kendin nasıl bir şeye dönersin orası seni ilgilendirir. Bastın mı nikahı? Tamam. Beni ilgilendiren de bu noktadan sonrası. (süper evlenmeli hikaye var da sonra yazcam onu söz!)

Sevdiğin insanla evlenmek, yani bir bağlılık bir söz vermek. Peki bu sözün kendisinin, evliliğin süresi ile ilgili bir bağlayıcılığı var mı? Yani birgün işler ummadığın gibi gittiğinde, hani belki sen değiştin, belki başka olaylar girdi araya, belki de 30ların öncesi sevdiğin adamla 40ların civarında baktın ki beklentiler ve benzeri bazı ortaklıklar bitti? Napıcan bacım? Aççan davayı. Tebi tebi bekara karı boşamak kolay! (ne kadar seksist değilim, bu lafın kendi o kadar seksist).

Bakın ben bunları aman evlilik kutsal susun oturun, ya da aman tu kaka hemen boşanın diye düşündüğümden söylemiyorum. Baştan da dediğim gibi, ya da doğrusunca ifade edersem evliliğe inanan biri değilim zaten. Yazının girişindeki cümleyi şıpadanak anlamam ve anlayışla karşılamamın nedeni de budur. Lakin bir şeyi değerlendirmek için, hem varlığını hem başkaları için geçerliliğini kabul etmek gerekiyor. Geçerlilik. İşte asıl mesele bu. Şimdi diyelim evlendin ve bir süre sonra işlerin iyi gitmediği ortaya çıktı. Aman beee, inanmıyom ya ille batıracam… Ben evliliğe değil, bir kadın ve erkeğin, kendilerinde birtakım dinamikleri sürekli değiştirip yenilemedikçe, 3-5 yıldan daha uzun süre aynı ufka doğru bakmalarının imkansız olduğuna inanıyorum. İnanmıyorum da bunu görüyorum diyelim. (Kendimde görüyorum asıl, sus sus)

Burada anahtar kelime ne? Kendinde yapacağın dinamik değişiklikleri. Yapabilir misin? Tarihi soru da bu işte. Herkes yapamaz ve yapmak zorunda da değil. Bu arada, hemen lafı gediğine bırakayım; bir insanla evli olmanız onu sevdiğinizi göstermediği gibi, birini sevmek için evli olmanız da gerekmiyor. Sevgi, aşk, güven gibi duygular çok uzun yıllar yaşayabilecekken, kurumsallaştırılmış her şey ölü doğan bebek misali. Bu yüzden peşinen söyliim evlenmeyince evde kalmıyorsun, bak bana, tam 27 yıldır evden ayrıyım, nooldu ibibikler!

Çıkmaza giren evliliklerde ilişkiyi yürütmeye çalışmak, kurtarma operasyonları vb çoğu zaman işe yaramıyor. İnsanlar değişiyor, hayatlar, gündem, tüm dünya değişiyor ve sen, eğer eşinle birlikte bir senkronize değişim geçiremiyorsan, darbe oradan geliyor. Geçelim tüm bu detayları, bakalım ne olduğuna. Evlilik bitti. Boşandın. Peki suçlu kim? Uzmanlar ne söyler bilmiyorum, ancak bence çıkmaza giren evlilikler boşanmayla sonuçlanıyorsa suçlu aramaya gerek yok. Sonuçlanamıyorsa o zaman bu evlilik/nikah ve işareti evlilik cüzdanını ortaya atanlara birkaç sorum olacak sayın hakim.

Birincisi, bu iki kişiye evlilik cüzdanını verme nedeniniz, kanun ve toplum nezdinde onların artık bir aile olduğunu, aynı evde yaşayabileceğini, sarılıp öpüşebileceklerini, çocuk sahibi olabileceklerini belgelemek. Ya da buna benzer ve daha sosyolojik/ekonomik/siyasal birçok neden sayılabilir. Peki o zaman, bu iki kişinin birbirini sevmesini de garanti ediyor mu elinizdeki cüzdan? Hayır.

İkincisi, bu cüzdanı verdiğinizde bu kadınla adam 30larının başındaydı. Aradan geçti 5 yıl. Bi’sordun mu abi nasılsın, abla mutlu musun, o cüzdanı alırken gülümsediğiniz gibi gülebiliyor musunuz hayata, ya da ne bileyim bi’sordun mu abicim sen beş yıldan sonra, ilk günkü gibi mi davranıyorsun karına, pşşt abla sen peki bu adamı ilk günkü gibi seviyor musun? Dedin mi? Daha doğrusu bunları sormak yetki ve niyet alanında mı? Hayır.

Üçüncüsü ve can alıcı sorum şu; Madem sen bu evliliğin gidişatı adına hiçbir hükme sahip olmayacaksın, madem bir tür ehliyet, bröve ya da pasaport gibisin… o zaman neden evlenme cüzdanlarının bir son kullanma tarihi yok? Ver cüzdanı 20 Temmuz 2009’da. 5 yıllık. 2014 Temmuz ayının 1.günü bir email, SMS ya da posta gönder.

“Sayın hedehödö ailesi tarafları,
20 Temmuz 2009 tarihinde attığınız imza ile gayet ayık kafaya evet dediğiniz evlilik akdinizde 5. Yıl dolmak üzeredir. Evlilik vizenizin ikinci 5 yıllık uzatımı için imza beyanlarınızı yenilemeniz gerekmektedir. Bu amaçla 13 Temmuz sabah saat 09:15’te dairemiz sekreterliğine müracaatınız…..”

Yani demem o ki, koyacaksın evlenme cüzdanlarına son kullanma tarihi, göndereceksin ihbarnameleri zamanında, gelen gelsin, atsın imzayı uzatsın süreyi. Ha baktın ki gelmiyorlar mı? Düşsün nikah. İsteyen uzatır evliliğini isteyen uzatmaz. Hem bu vize kuralı nedeniyle insanların gözden geçirmeleri, değerlendirmeleri, dubibakalımcılık, bibeşyıldahacılık artarak gider ve birçok evlilik kurtulur? Ne dersin? Nasılsa bir cüzdandan bir ehliyetten farkı yok, o zaman bu evlilik kurumunun bir tür geçerlilik tarihi olsun.

Hem biraz da iyi tarafından bak (yanlardan kes şöyle oooh tam ızgaralık). Evlilik vizesini yeniletmemek boşanma davası açmak kadar moralmanını bozmaz. Nebliim mesela çevreden boşanma davasına “nası yaağnı şimdiiaaa dul musun seeeaaağnn” lafını yemek yerine, “aaay nası yaniiiee biz vizeyi yeniletmedik miii? O zaman kocamınan nikaamız düştü. Aman şimdi kim gidip yeniden nikaa olcek, çook pahalı gelinlik felam. Bakarız biara” gibisinden yirmibirinci yüzyıl ağzı kaytarmalar mümkün olabilcek. Kimse size kızmicek çünkü boşanma davası açmak bir iradedir, vizeyi yeniletmemek bir unutkanlık. Peeeh, ocakta yemek unutmuş insanlarız biz noolcek? Sonra görüyoruz, işte bunlar hep “ikinci kocadan da döndü”, işte bunlar hep tükürmeli ayrılık… Bırak gelsin, sal sal sal.


Evliliği kutsadığımdan değil. Bu yazı evlilik karşıtı olarak da yazılmadı. Lakin civarımda tüm kadınların mutlaka evlenmesi ve kesinkes çocuk doğurması gerektiğine bilincinin alt ve üst raflarında inanmayı sürdüren o denli insan var ki netleştireyim dedim. Tam evlenme üzerine kavramsal kuramsal dinginlik içermeyen bir yazı yazacaktım ki bir kahvehanede (hemen belertme gözlerini, kıraathane demedim!) karşılaştığım bir kadın işbu yazı konusu vize meselesini ortaya atıverdi. Ben de evliliğe çemkireceğime, onu kurumsallaştıranlara haykırayım dedim. Verin 5 yıllık vizeli gözden geçirmeli evlilik cüzdanlarını, bak bi’dene bekar kalıyor mu…

Sade Hayat Kumpanyası

Gülüşü güzel, dev aynasında  Masmaviydi gözleri. Gördüm. Elimi tuttu sonra, Kızıldı saçlarım, Sarı değildi onunkiler oysa. Sözleri bir çar...