Bugün size söyleyecek tek kelime bulamadım. İnanın, düşündüm. Gerçekten, vakit ayırdım, kütleye ne demem lazım bu şahsıma münhasıran günde diye.
Bulamadım.
Ama bak ne buldum: burada
Siz bunun anlamı üzerine düşünürken ben de kendime ısmarladığım anne yapımı mantı, arkadaşımın annesi ve babası, iş ortağımla birlikte yapacağımız overseas Skype meeting ile işbu 38. doğumgünümü kutlamaktayım.
Ne sanıyordunuz? Boğaz Köprüsü'nde lazer ışıklı kutlama mı? İzmir'deyim ya ben, ne işim olur oralarnan?
Bir de... Las Vegas'ta konserlerle kutladığımız muhteşem otuzuncu yaşgünüm anısına, bir NewYorker klasiği:
bunu da izleyin. Tamam şimdi aynı kafadayız: burada
Bayın.
İşbu şahsa özel algı geliştirme enstitüsü, siz dünyayı hiç yorulmadan anlayabilin diye kuruldu
31 Mayıs 2012 Perşembe
27 Mayıs 2012 Pazar
Kırılgan ama buzda yol tutuşu iyi kalpler için
Saati kur.
Sabah 9'da ayaktasın.
Janti eşofmanlarını ve cicil bicili spor ayakkabılarını giy.
Anorak yeleğini unutma, rüzgarlıdır İzmir sahili sabah sabah, terlersen üşütürsün.
Cebine bozukluklarını at.
No telefon. Eve not bırak. Annen merak etmesin.
Çık şimdi evden!
İleride simitçi kahveci gazozcu var. Oradan bir simit al. Isıra ısıra sahile in.
Yürü.
Fotoğraf makineni de al belki. Hani bir taşla iki kuş. Manzara çekersin, manzaranın derdini çekersin.
Pazar pazar düşündüğün şeye bak! Sıyrıl artık şu kafadan!
Sen iyisi mi seni mutlu eden şeyi düşün. Sana söylediği şeyi düşün.
Evet o. Hatırladın.
Sus o zaman.
Kendimi dinlediğim anlar daha mutluyum. Şimdi uyumaya gidiyorum. 5 saat sonra kalkmam lazım. Size de şunu bırakıyorum, ben gelene kadar gözünüz gibi bakın. Döndüğümde sizden devralıp devam edeceğim buradan.
Sabah 9'da ayaktasın.
Janti eşofmanlarını ve cicil bicili spor ayakkabılarını giy.
Anorak yeleğini unutma, rüzgarlıdır İzmir sahili sabah sabah, terlersen üşütürsün.
Cebine bozukluklarını at.
No telefon. Eve not bırak. Annen merak etmesin.
Çık şimdi evden!
İleride simitçi kahveci gazozcu var. Oradan bir simit al. Isıra ısıra sahile in.
Yürü.
Fotoğraf makineni de al belki. Hani bir taşla iki kuş. Manzara çekersin, manzaranın derdini çekersin.
Pazar pazar düşündüğün şeye bak! Sıyrıl artık şu kafadan!
Sen iyisi mi seni mutlu eden şeyi düşün. Sana söylediği şeyi düşün.
Evet o. Hatırladın.
Sus o zaman.
Kendimi dinlediğim anlar daha mutluyum. Şimdi uyumaya gidiyorum. 5 saat sonra kalkmam lazım. Size de şunu bırakıyorum, ben gelene kadar gözünüz gibi bakın. Döndüğümde sizden devralıp devam edeceğim buradan.
26 Mayıs 2012 Cumartesi
For the next 30 days...
Önümüzdeki 30 gün boyunca yepyeni bir şey yapın diyor adam. Roman yazın, her gün bir fotoğraf çekin, her gün işe bisikletle gidin, ya da yürüyerek. 30 gün boyunca daha önce yapmadığınız, yapamadığınız ama yapmak için içinizi kemirdiğiniz bir şey yapın diyor adam. Göreceksiniz etrafınızdan akıp giden hayatın nasıl değiştiğini. Hayır, değişen etrafınızdaki hayat değil. O yine aynı. Sizsiniz değişen. 30 gün boyunca bunu yapmaya, benim gibi, dayanamayacak içsıkıntısal düzenli bir bunalımda değilseniz, deneyin.
Düşünüyorum. Bir kitabı okurken sonuna kadar dayanamadığımdan mıdır önce sonunu okuyuşum, yoksa merakımdan mıdır, bunca yıl çözebilmiş değilim.
Düşünüyorum. 30 gün boyunca tekrar tekrar yapabileceğim şey ne olabilir? Böyle heyecanlı ve bir sonraki gün de devam edebileceğim kadar rutinden uzak şey ne olabilir?
Diyor ki bir başka adam, hobimi bir kenara koydum birkaç gündür, hobimi kenara itip bir başka işle uğraşmaya başladım hobi gibi. Bana hobi gibi geldi bu yeni iş, diyor. Belki de her gün yapmak zorunda olduğun ama zorundalık saymadığın bir başka şey, hobin oluveriyor. Ben de öyle miyim?
Gitar çalmayı, bisiklete binmeyi, araba sürmeyi, pikniğe gitmeyi, bunların hepsini eğlencelik işler sınıfına atıp, hobime odaklanmalıyım. Hobim. Ben otuz yılı aşkındır hobi edinememiş bir insanım. Sıkıntıdan, maymun iştahlılıktan, belki de gerçekten hobim olacak kadar güzel bir şeyler keşfedemediğimden. Beğenemediğimden hiçbir şeyi, hobi olarak. Hobi dediğin sevilmeli çünkü. İş sevilmez, sevilmeyebilir. Öyle mi? Oysa yapacağın her şeyi önce sevmek zorundasın. Sevmeden aynı yatağa girebiliyor musun? Sevmeden bir lokma yemek yiyebiliyor musun? Yapıyorsan kendine haksızlık ediyorsun. Ben etmem. Haksızlığa tahammülsüz olduğumdan değil sadece, kendimi sevdiğimden en çok. Demek ki sevgi eksikliğinden hobisizliğim. Kendimden başka bir şeyi sevebilmeyi de öğrenmem gerekiyor.
Merak. İşte bu noktada içimi kemirenin bir an önce bitsin sıkıntısı değil, kocaman bir merak olduğunu biliyorum. Şimdi her şeyi elimin tersiyle bir kenara itip hobi niyetine seçtiğim o her neyse ona odaklanma vakti, biliyorum.
İnsanın hobisinden iş çıkarması, işini hobi gibi yapması, hobisinden para kazanması... Tartışılır şeyler. Bir hobiden para kazanmaya çalışmak saçmalık. Ama para kazandıran şeyin hobi gibi olması ya da hobinizin birden bire para kazandırmaya başlaması güzel bir şey...
Şimdi biraz detox, biraz Pilates, bir de şunu okuyun. Benim gibi hissedeceksiniz eminim.
7 Mayıs 2012 Pazartesi
gediğine oturan taş
Sütü bozuk*…
Ağır
laftır. Anadolu’da sıkça kullanılan bir niteleme, sütü bozuk. Hani kanında var,
der gibidir. Hani böyle kötülük ediyorsa, böyle şerefsizlik ettiyse, olsa olsa
sütüdür bozuk olan. Sonradan öğrenilmiş olamaz yani ettikleri. Etkilenmiş, bir
sinirli anına denk gelmiş olamaz, kasıtlıdır. O kadar kötüdür yani. O kadar ki
geçmişten geliyor olmalıdır. Bir kin, bir intikam duygusuyla bezenmiş,
kendinden önceki nesilleri de saran ve kaynağını oradan almış bir edim söz
konusu olmalıdır. Nesillerdir bozuk süt, anadan evlada aktarıla aktarıla
kötülüğü de bünyeden bünyeye geçirmiştir. Karşı taraf sütünün bozukluğundan
vurulan demle, kendisinden bekleneni yapmıştır. Lafın içerdiği şaşkınlık, bu
kötülüğün büyüklüğünden gelir.
Sütü bozuk…
Ağır
laftır. Böylesi ağır lafları ettiğinizde, karşı tarafın sizden yana şikayetçi
olması doğaldır. Hakaret sayar kimisi, belki kimisi altında kalıp ezilir. Ne
demektir yahu! Ben kötüyümdür, etmişimdir bir şerefsizlik, etmişimdir de
sütümün yani genetiğimin yani soyumun ne alakası vardır! Yine de burada şikayet
edilen, bir parça söylenen lafın ağırlığının kendisi dışındakilere
bulaştırılmasıdır. Hani eşşoğlu eşek nasıl karşındaki dışında bir de onun
soyuna edilmiş bir laftır, sütünün bozuk olması da kendinden öteye giden bir
sorumluluk ve suçluluk duygusunu barındırır.
Sütü bozuk…
Ağır
laftır. Bugünlerde bir slogandır. İlk gününden beridir yapılan kötülükleri
türlü sloganlarla sokaklarda yankılanan iktidarın, ettiği son kötülüğün
resmedilişidir ve sözün içerdiği anlam bakımından ironiktir. Çünkü bu defa söz
konusu olan gerçekten süttür!
Uşak,
işbirlikçi, hayvanlar alemi ve daha niceleri “hakaret sayılarak” tepki görmüş,
kimi zaman bazısı yargı karşısına çıkarılmış hatta cezalandırılmıştır. Şöyle
düşünülebilir; neden uşak olsun ki? İstihdam açısından uşaklık statüsünde
çalışmamaktadır ya da hayvanlar aleminde resmedilmiştir de soy olarak insan
soyundan geldiği konuşabiliyor olmasından mütevellit aşikardır. Haklıdır
şikayet eden böyle bakıldığında. Lakin kardeşim bu kez ne diyeceksin? Bozuk
çıktı sütün?
İktidara karşı
söylenen onca yaratıcı slogan arasında ilk kez bir slogan, tasarımın süreci
açısından “yaratımına gerek duyulmayacak kadar açık bir şekilde” kendini ortaya
koymakta hatta dayatmaktadır. Belki de ilk kez bir slogan, sadece gerçeği
söyleyerek tek taşla iki kuşu yere sermektedir. Ne teşbihtir ne doğrudan
niteleme. Adlı adınca bozuktur süt. Hem çocuklarımıza içirilen hem zamanında
kimilerince içilmiş olan. Yani geçmişten bugüne, yani belki de 150 yıldan beri,
dinmek bilmeyen bir kinin, intikam duygusunun ürünüdür bu süt ve bozuktur.
Kimsenin başına
gelmesin, kimseye edilmesin bu laf derler kırlık yerde babaanneler, kötü bir
olaydan sonra olayın failinden acınası bir ses tonuyla bahsettikten sonra. Sütü
bozuk olana acınır. Zavallıdır çünkü o. Alnından hiç silinmeyecek bir lekedir
sütü bozukluk.
Bugün bu slogan
bize bir şey hatırlatmaktadır, görmek lazım. Slogan, gözümüzü açmayı salık
vermektedir. Ağırdır, ancak hakaret değildir. Ağırdır, sadece lafı yiyeni değil
sloganı atanı da bağlar. Tespit doğrudur ve gereği yapılmalıdır. Kırlık yerde
kesilen sütten bir şeyler yapılır da bozuk süt… Dökülür… E, ne duruyorsun?
Sütü bozuk…
Ağır
laftır vesselam.
*Sütü bozuk: (Kaynak:
TDK) 1. sıfat, mecaz Kötü
soydan gelen (kimse) 2. Aşağılık, soysuz
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Sade Hayat Kumpanyası
Gülüşü güzel, dev aynasında Masmaviydi gözleri. Gördüm. Elimi tuttu sonra, Kızıldı saçlarım, Sarı değildi onunkiler oysa. Sözleri bir çar...
-
BUGÜN... gözü açılmadık sığırcık yavrusu kıvamındayken "mini mini biiirler çalıııışkan ikiiiler" diye bizi ortada döndere döndere ...
-
Peşin söyleyeyim. Okulunu yarım kafayla okumuş, meslek ve iş arasındaki farklı bilmediği gibi, sabah işe gidip akşam eve gelmeyi çalışmak s...
-
Bazılarımız öyle garip, tuhaf, değişik, tatlı, acı, bombastik hatta çok namüsait bir mahiyette yazıyorlar ki akla bir soru geliyor ve nede...
-
Farkındasınız; sosyal medyada arkadaş listenizin durumuna göre günde ortalama üç-beş kez görebildiğiniz bir “talep”, kâh bir resim üstü yaz...
-
sevgili strazlar, aslında başlık böyle değildi, ama yazmayı düşündüğüm şeyi her türlü dil otoritesi sarsılma korkusuyla cezalara çarptırırmı...