31 Aralık 2018 Pazartesi

Dizi Ünlüsü Olma Rehberi (Deneme Çekimsiz)

Hatırlayın bahar aylarını, buralarda Kendi Dizinin Kahramanı Ol başlıklı bir yazıdan sonra, dünyaca ünlü oyuncularla polisiye bir diziye başlamıştınız. Rolünüz iki bölümde toplam 5 dakika. Ama Hollywood, ama Broadway, ama çekimler Las Vegas’taydı bebeğim! Gittiniz Los Angeles’lara kaptınız sahneleri, rolü 10 dakika uzattılar falan derken birinci sezonu tamamladınız. Reytingler fena gitmedi, ünlülerle çektiğiniz selfie’ler ve story’ler de cabası. Şimdi, kaldığımız yerden devam ediyoruz…
Artık yarı Los Angelesli olduğunuz için dizinin iptal duyurusunu herkesten önce gördünüz. Haydaaa! Yerel halk öğrenmeden önce durumu lehinize çevirebilmelisiniz. Gerçi bir ihtimal Netflix veya Amazon dayanamaz, diziyi bünyesine taşır, ama sizin tekrar oynama ihtimaliniz zayıfladı. Sonuçta Netflix’in özel sipariş çektirdiği yerli oyunculu dizi daha yayına girmemiş, size sıra gelmesi biraz zor. Şükredin ki bizim yerliler gibi altıncı bölümde paydos demediler, bölüm sonu görünümlü final çekmek zorunda kalmadınız. Girmediğiniz onca taksit de yanınıza kâr kaldı. Sıkıntıdan instoça tüvitesardınız. Merak etmeyin, orada da ekmek var. Ama polisiye beklemeyin. Oradaki türün adı influence. Oyuncusuna da influencer deniyor. Aaa, hor görmeyin, bunların milyon milyon takipçileri var, dizilerde oynuyorlar, ödüller alıyorlar. Kendi adına filmi olan bile var ayol!

“Aşırı Sosyal” Medya

Yurtdışı kapısı kapandı, zaten dölar olmuş kaç lira, nasıl gideceksiniz de şans size gülecek de star olacaksınız da… derken haberlerde gördünüz; yerli üretimle topyekûn mücadele! Hemen cep telefonunuzun kamerasını açtınız, video çekmeye başladınız. Kısalar Insta story’e gidecek, uzunlar Youtube’a. Her konudan konuşun ve konuyu “Los Angeles’ta çekimdeyken” diyerek eski performansınıza bağlamayı unutmayın. Yerli mühim. Yerli dizileri izleyip canlı canlı görüntü atın ve “ben oynasaydım bak şurada şöyle durur, şöyle söylerdim” diyerek havalanın. Günde en az 20 storyve haftada bir-iki Youtube videosu şart. Twitter’dan bütün güncel dizi oyuncularını takibe alın.
Bizim yapımcılardan biri dizideki performansınızı görmüş, “polisiyede böyle oynayan romantik komedide neler yapmaz, atlamalı zıplamalı sahnelerde başına bir şey gelmedi, durarak fevkaladenin fevkinde oynar bu” demiş ve yönetmeni bulup kulağına su kaçırmış. Amcaoğlu “Fisiyn”in (dişlerinizi kapatıp kısık sesle Hüseyin deyin, oluyor bakın) kahvaltıda aklına gelen kurguyu senaryoya dönderten yönetmenimiz, bu taze yedek romantik komedi / aşk dizisi için ajansınızı aramış.

Ne demek ajansa kayıtlı değilim!

Polisiyede oynamışsınız aşkolsun. Sette başınıza gelen komik anları ve size gelen markalı ürünleri paylaştığınız sosyal medya hesaplarınızda “akrağba eş dosttan” oluşan üç basamaklı takipçi sayınız dört basamağa fırlamış, üstüne bir de yeni dizi teklifi gelmesin mi? Bir Hande değilseniz rol kapmak için deneme çekimine (audition) gideceksiniz, fotoğraf çekimleri, görüşmeler, derken acilen bir ajansa ve menejere ihtiyacınız var. Peki bir bakalım kimdir bu menejer ve nedir şu “markalarla işbirliği” olayı?
Artık bütün yaşam sosyal medyada akıyor biliyorsunuz. Hayatımı çeksem film olur tadındaki videolarınızı kesip biçmek, effect* eklemek, yayınlamak, paylaşmak, etkileşimleri takip etmek, yorumlara göz dolduran yanıtlar vermek, oradan gelen yeni fikirlerle(!) sonraki videoları planlamak, kahvaltı, öğle yemeği (siz de insansınız bi’yerde), makyaj ve giyinmeye ayrılan vakit, eltinizle ve bacanağınızla iki lafın belini kırmak ve komşuları kıskandırma girişimleri derken akşam olur.
Yorgun gözler videoda iyi görünmüyor diye yatağını arayan bünyeniz, gece hayran etkileşimi ve uyku öncesi story* atılması gibi işlerle oldukça geç bir vakitte koltukta sızıp kalıverir. Gün 24 saat ama siz bunu 59 saniyelik Instagram videoları ve yeni çıkan IGTV sayesinde 72 saat olarak yaşayabilirsiniz. Yok, “ben yedi göbekten saraylıyım, bir de polisiyede oynamışım, üstelik kaynımgilin dayısının dede tarafı Malkoçoğullarından, bu kadar hırpalanamam” diyorsanız, o zaman bir menejer şart.

Kuzenin Kınasından Taksitli Aşk’ın Platosuna

Onsuz hiçbir şey olamayacağınız o menejeriniz, şimdi telefonda yeni rolünüz için neler yapmanız gerektiğini bir bir anlatıyor. Önce, kuzenin kınasında yüzünüze bıyık kartoleti tutarak elinizde “kız tarafı” yazılı pankartla verdiğiniz o 333-pozu hemen silinecek. Spor salonunda baklava kası yapacam diye attığınız terler ve fenomen olmak için çabalarken girdiğiniz birbirinden rezil challenge’ların videoları da hemen uçuyor. Markalarla işbirliği denen meretten de artık pay almıyorsanız uzak duracaksınız.
Öyle “bizim ürünleri giy/kullan da video çek, biz de sana çıkan her yeni üründen bir seri gönderelim” bedavacıları havasını alacak. Youtube reklamlarına da kalmadınız ayrıyeten… Ödesinler efendim, bakınız hiçbir dizide oynamamış bişeyanne’nin bile aylık işbirliği geliri 30bin TL’yi geçmiş. Sizin neyiniz eksik? Siz artık daha önce hiç yazılmamış bir senaryonun, belli ki hiç denenmemiş açılardan çekileceği ultrasüpersonik romantik aşk dizisinde oynayacaksınız. Ağırdan satın kendinizi azcık…

Setin ilk günü, sahne 1 plan A tekrar 367…

İşiniz kolay değil, baştan kabullenin. Partnerinizle kotarması zor bir tanışma sahnesi çekmeniz gerekecek. Bir köşe başında çarpışacaksınız. Elinizin dolu, kafanızın dağınık, zamanınızın az olması, birbirinize uzun uzun bakmanız, ikinizin de aşırı mağrur, güzel/yakışıklı ve ayrı dünyaların insanı olduğunuzun her halinizden belli olması, tek kelimelik cümleler kuran birer über insan oluşunuz, bunlar zor iş. Daha önce de böylesi çekilmedi zaten. Önce psikolojik hazırlık… Yönetmen çarpışınca düşmeniz gerektiğini söylediyse aklınıza sosyal medyanın Falling Stars akımına uyan Seda Sayan’ı getirin; asaletinizden ödün vermeden, ama şaşkın ve düşünceli, uzanıverin yere. Bu çarpışmada istifini bozmayan taraf olacaksanız (halk arasında erkek tarafı deniyor), partnerinizin bütün mimiklerinin tersini yapmalısınız. Kızgınsa gülümseyin, gülümsüyorsa aldırış etmeyin, hatta biraz tepeden bakıp ezikleyin.
Set aralarında size ayrılan bir karavan olsa bile vaktinizi dışarıda geçirin. Elinizden telefonu düşürmeyin, hatta mümkünse şu boğumlu tutma yerleri olan kamera tripodlarından edinin. Ekip arkadaşlarınız, rol arkadaşlarınız, etraftaki çeşitli canlı-cansız varlıklarla kısa videolar çekip hemen yayınlayın. Setteki yüksek moral, sınırsız eğlence ve harika şeyler üretme coşkusu diziden önce halka halka yayılsın halka. Tabldot yiyor olabilirsiniz, tabaktakine suşi muamelesi yapın ve tabi ki yemek sırasında çekeceğiniz videonun bir yerinde “ama wasabiyi az koymuşlar yaa” diyerek hayıflı hayıflı sesler çıkarın. Unutmayın, bunlar hep influencerlık gibi kalıcı işlere giden kapıyı zorluyor. Bir bakmışsınız, pahalı bir kimono firması sizi marka yüzü yapmış, belli mi olur?
İlk bölüm çekildi, akşama yayına girecek. Şimdi sıra, yayın saatine kadar yapmanız gerekenlerde. Yok yok, tüm tanışları tek tek arayıp “ya abi/abla/kııız bak ünlü oldum ya ben!? Bu akşam mutlakaaağ izliyorsun sorcam ona göre” demeyeceksiniz. Artık bunun için sosyal medya var… Önce battaniyeye sarının, elinize kahve, belgesel izlermişcesine bir poz paylaşın. Soranlara “aaa dizim yayında de mi hiç farkında değilim” çekin.

“Biliyorsunuz ben kullanmadığım şeyi tanıtmam…”

Rakip gördüğünüz oyuncuları takip eden bağzı kimseler ile internette ünlülerin capslerine söz yazarak geçinen birkaç fenomen dâhil, tüm oyuncu kadrosunu ve size “meslekten kanka” muamelesi yapacağını tahmin ettiğiniz diğer influencerları da etiketleyerek dizinin tanıtım videosunu paylaşın. En az 20 heştek (hashtag) yapmayı unutmayın. #kıskananlarçatlasın, #diziadı, #iyiki #yoruldukamadeydi, #çokşeyögrendim ve #şükürmoment kesinlikle unutmamanız gereken heştekler.
Dizinin ilk bölümünü rol arkadaşlarınızla veya birkaç internet ünlüsüyle izlemek çok trend. Bunun için sizi davet etmelerini beklemeyin, nerede buluşacaklarını öğrenin ve habersizmiş gibi gidin. Çekilen tüm video ve selfielere dâhil olmaya çalışın, arkadan kafanızın yarısı görünecek kadar çıksa yeter. Sonra bunları paylaşanlara samimiyete göre “bensiz ha!” veya “birlikte nice sezonlara” gibi naif dileklerle yorum yapın ve ayrıca kendi hesabınızda yeniden yayınlayın.
Merak etmeyin, kısa sürede dizi tutsun tutmasın birileri elinizden tutacak. Belki sizdeki yağlanmayı keşfeden bir zayıflama çayı olur belki bir spor merkezi, birileri illa kapınızı çalacak. Artık influencer oldunuz, ajansınız da var. Birkaç markayla işbirliği yapmaya başladığınızda çark tersine dönecek, sizinle fotoğraf çektirmek için yarışacak olanlar düşünsün!
Şu paylaşım ve yorum türlerini de öneri listesi olarak vereyim de kapatayım:
-Vizyona giren filmlerle yeni çıkan dizilerin oyuncularını etiketleyerek paylaşılan “yolu açık olsun” story’si
-Komik capsleriyle ünlü isimlerin bu capslerinden ün yapan fenomenlerin paylaşımlarına o ünlüyü etiketleme,
-Doğumgünü/vefat günü olan ünlülerden fotoğrafları “özlendin” ve “rol modelim” etiketiyle paylaşma,
-tbt (her perşembe günü, özellikle çocukluğunuzun absürd komik fotolarını “ünlü olacağımı biliyormuşumcasına hihihi” gibi göndermeli mesajlarla paylaşma,
-ürün reklamı gibi görünmeyen ürün reklamı paylaşımları “kendim kullanmadığım hiçbir şeyi paylaşmam” (şişmanlama çayı olabilir mesela, o hiç denenmedi)
BONUS: Bir de bunlarla hiç uğraşmadan yol alanlar var. Ama onun için çok çalışmak gerekebilir. Size uyar mı bilmiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sade Hayat Kumpanyası

Gülüşü güzel, dev aynasında  Masmaviydi gözleri. Gördüm. Elimi tuttu sonra, Kızıldı saçlarım, Sarı değildi onunkiler oysa. Sözleri bir çar...