(29 Ocak 2015 - 05:00 suları)
bütün gün aşırı gergindim, birkaç kötü (araları
geçelim.) kötüydü işte. Sonra bir şarkı çalıyordu. Ağlıyordum. Ama o kadar
komik bir şarkıya bu kadar ağlanır mı diye sayıklarken şaşkın, kendimi içime atmışlığım
aklıma geldi.
eskiden kendimle konuşurdum (ciddiyim), oohhoo
sen hiçbilmiyosun zaman içinde bir kütle yarattım şimdi onlarla konuşuyorum
bakınız bir blogum da var eski meski. Tek başına sıkıcı oluyordu. Böyle en
azından arada kütleye sesleniyorum falan. İhmal edilmişlikleriyle ne zamandır
huzura varmıyorlar lakin ben affediciyimdir, unstoppable olabilirim ama unforgiver
değilim.
ben dedim. Bu gidişin sonu iyi değil dedim. Ne
güzel İzmir’e sepetlemiştim kendimi, sakin sakin. İşte hep Almanlar yenilince
biz de yenilmiş sayıldık ya, ondan. Ha ne diyordum? (arada dürt, beni konuya
çek, yoksa ben daldan dala geçer, seni sahilde elinde kağıt helvayla bırakıp
kaçarım). Aaah! dedim. Böyle derinden derinden dedim. Son hatırladığım gitmek
istiyorum diye ağladığım. Sonra...
dedim ki kızım (buradan sonrasında yazar
kendiyle konfidenşıl konuşmuştur, ileride ünlü olunca deşifre ederek “ay bunu
da mı demişim kıh kıh kıh” diye dalga geçmek için kendine karşı kullanacaktır).
Tam o sırada Sanfransisko’da bir barda;
buraya nasıl geldim, dedi dedektif
Hörbkriştingbuhakh, her gece gelsin siesaylar gitsin sherlocklar. bir yandan
yeni nesil how to get away with murder öte yandan mentalist ve hep kuul abla on
sezona manşet Bones ile elimin altında bunu kesin yazmalıyım diyerek not almadığım
bin küsür kurgu, detay, karakter... buraya böyle geldin... tamam itiraf
ediyorum “katil akbil!”
"çalışırken ne dinliyorsun şekerim"
diyenlere durur muyum hemen yapıştırdım matematik çalışırken mi fizik çalışırken mi hahahahyt! (orcinallikten yanayımdır. O yüzden hep bir
fransız şansonları, italyan düetler, mezzolar altolar... oh mondiyö! şuraya da
bir QED bırakayım ki zeki olduğum anlaşılsın.) Çalışırken klasikten vazgeçemiyorum
şekerim. yazar burada "havasından geçilmiyooooor" cinaslı kafiyesi
yapmak istemiştir. olmuş mu? olmamış mı? Ayyyy yaptım oldu!!!!
sabah görcem hepinizi, masabaşında "aman
yareppim yine ne yapmış buuuu? ne içtin yavrıcığım mode ON” kahvenizi
yudumlarken (yukarıda adı geçen ve sen bunu okurken muhtemelen soğumuş olan)
noolur yalvarıyorum bak, o kaaveyi püskürtmeyin! insan çalışcek orda!
ben mi? mis bir kahvaltı, komşularla vals
(ankaradakinin saray olduğuna inanıyorsun da benim kraliçe olduğuma neden inanmıyorsun
demiş yazar), ardından acayip şık giyinezeğim ve bebelerle tiyatoraya veyahut
müzeye gidezeğim. Yaşımı almışım başımı almışım neyapazağidim?
korktuğunuz başınıza geldi. aldınız başınıza
belayı. ooooh mis! yapın bir kahve, arkanıza yaslanın. Saat sabahın dokuzu ve
sekiz sütuna manşet okuyorsunuz (bu ikisini hatırlayanlarla dinozorlar gecesi
yapalım.) bu vesileyle siz aziz ve muhterem straz taşlı kitleme geçmiş olsun
diler, tüm hayranlarımı öptüm kib byy! (işte bu manyak yazdı o kitabı. Hadi
diyelim bissüre kaçtın, YÂD yakında tüm kitapçılarda kol gezecek o zaman
napıcan?)
ben söyliim napıcan:
Buraya denizi çiziyorsun ya? Suları mavilere
boyuyorsun ya? Kayıktı martıydı serinlikti falan... Balıkçıyı da çiz be
güzelim. Geceyi de sabahı da. Yoksulluğu da koy kenara. Şurada belki “kader
diye bişi yok taaaam mı” demeyi özlemiş birileri vardır, şuraya da bir Zuzu
çizelim. Evet. Sipanekedinimizamin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder