7 Mayıs 2015 Perşembe

uyku kaçınca E2'de. şaka şaka. bizim evde (29/01/2015)

(29 Ocak 2015 - 05:00 suları)
bütün gün aşırı gergindim, birkaç kötü (araları geçelim.) kötüydü işte. Sonra bir şarkı çalıyordu. Ağlıyordum. Ama o kadar komik bir şarkıya bu kadar ağlanır mı diye sayıklarken şaşkın, kendimi içime atmışlığım aklıma geldi.

eskiden kendimle konuşurdum (ciddiyim), oohhoo sen hiçbilmiyosun zaman içinde bir kütle yarattım şimdi onlarla konuşuyorum bakınız bir blogum da var eski meski. Tek başına sıkıcı oluyordu. Böyle en azından arada kütleye sesleniyorum falan. İhmal edilmişlikleriyle ne zamandır huzura varmıyorlar lakin ben affediciyimdir, unstoppable olabilirim ama unforgiver değilim.

ben dedim. Bu gidişin sonu iyi değil dedim. Ne güzel İzmir’e sepetlemiştim kendimi, sakin sakin. İşte hep Almanlar yenilince biz de yenilmiş sayıldık ya, ondan. Ha ne diyordum? (arada dürt, beni konuya çek, yoksa ben daldan dala geçer, seni sahilde elinde kağıt helvayla bırakıp kaçarım). Aaah! dedim. Böyle derinden derinden dedim. Son hatırladığım gitmek istiyorum diye ağladığım. Sonra...

dedim ki kızım (buradan sonrasında yazar kendiyle konfidenşıl konuşmuştur, ileride ünlü olunca deşifre ederek “ay bunu da mı demişim kıh kıh kıh” diye dalga geçmek için kendine karşı kullanacaktır). Tam o sırada Sanfransisko’da bir barda;

buraya nasıl geldim, dedi dedektif Hörbkriştingbuhakh, her gece gelsin siesaylar gitsin sherlocklar. bir yandan yeni nesil how to get away with murder öte yandan mentalist ve hep kuul abla on sezona manşet Bones ile elimin altında bunu kesin yazmalıyım diyerek not almadığım bin küsür kurgu, detay, karakter... buraya böyle geldin... tamam itiraf ediyorum “katil akbil!”

"çalışırken ne dinliyorsun şekerim" diyenlere durur muyum hemen yapıştırdım matematik çalışırken mi fizik çalışırken mi hahahahyt! (orcinallikten yanayımdır. O yüzden hep bir fransız şansonları, italyan düetler, mezzolar altolar... oh mondiyö! şuraya da bir QED bırakayım ki zeki olduğum anlaşılsın.) Çalışırken klasikten vazgeçemiyorum şekerim. yazar burada "havasından geçilmiyooooor" cinaslı kafiyesi yapmak istemiştir. olmuş mu? olmamış mı? Ayyyy yaptım oldu!!!!

sabah görcem hepinizi, masabaşında "aman yareppim yine ne yapmış buuuu? ne içtin yavrıcığım mode ON” kahvenizi yudumlarken (yukarıda adı geçen ve sen bunu okurken muhtemelen soğumuş olan) noolur yalvarıyorum bak, o kaaveyi püskürtmeyin! insan çalışcek orda!

ben mi? mis bir kahvaltı, komşularla vals (ankaradakinin saray olduğuna inanıyorsun da benim kraliçe olduğuma neden inanmıyorsun demiş yazar), ardından acayip şık giyinezeğim ve bebelerle tiyatoraya veyahut müzeye gidezeğim. Yaşımı almışım başımı almışım neyapazağidim?

korktuğunuz başınıza geldi. aldınız başınıza belayı. ooooh mis! yapın bir kahve, arkanıza yaslanın. Saat sabahın dokuzu ve sekiz sütuna manşet okuyorsunuz (bu ikisini hatırlayanlarla dinozorlar gecesi yapalım.) bu vesileyle siz aziz ve muhterem straz taşlı kitleme geçmiş olsun diler, tüm hayranlarımı öptüm kib byy! (işte bu manyak yazdı o kitabı. Hadi diyelim bissüre kaçtın, YÂD yakında tüm kitapçılarda kol gezecek o zaman napıcan?)

ben söyliim napıcan:
Buraya denizi çiziyorsun ya? Suları mavilere boyuyorsun ya? Kayıktı martıydı serinlikti falan... Balıkçıyı da çiz be güzelim. Geceyi de sabahı da. Yoksulluğu da koy kenara. Şurada belki “kader diye bişi yok taaaam mı” demeyi özlemiş birileri vardır, şuraya da bir Zuzu çizelim. Evet. Sipanekedinimizamin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sade Hayat Kumpanyası

Gülüşü güzel, dev aynasında  Masmaviydi gözleri. Gördüm. Elimi tuttu sonra, Kızıldı saçlarım, Sarı değildi onunkiler oysa. Sözleri bir çar...