13 Haziran 2010 Pazar

Sahibinden doğalgazlı manzaralı möbleli geyikler

Kiralık bir ev arıyorum ve bir emlakçıya gidiyorum. "Aman efendim," diyorlar, "Bir daire var elimizde fırınla marketin tam ortasındaki apartmanda biraz alçak ama," (yerin iki kat altı). "Yok," diyorum "Bende alçaklık korkusu var, kalsın! Hem ben şöyle ufak tefek ama havadar bir ev arıyorum." Adam lafımın sonunu dinlemiyor "Yaw," diyor, "Tamam o zaman tam da size göre bakın bu ev" parmağıyla karşı binayı gösteriyor - "nohut oda bakla sofa!"- sabah sabah gitmişim adam kahvaltı yapmamış anlaşılan sürekli yemeden içmeden bahsettiğine göre!).

"Apartman toplam 4 kat, bu daire 1. katta, 100 küsur metrekare, güzel geniş bir salonu var. Salon-salomanje derlerdi eskiler aynen öyle bir salon. Mutfak hemen yanı başınızda." (Yani mutfak kapısı salona bakıyor. Salon-salomanje dediği de bu zaten. 15 metrekarelik bir salon ve yarısı kadar bir mutfak, salondan bozma. Şaşırmayın canım! Eve girince ben de önce bir afalladım ama hemen toparladım. Batı felsefesiyle üretilmiş bir evmiş burası. Binayı yaptıran adam yıllarca Niiyorg'da kalmış. Ondan böyle Amerikan (!) tarzlarını pek severmiş.

Mutfağa fırın, buzdolabı sığar aslında. Ama camları biraz yukarıda kaldığından ortam biraz karanlık. Soruyorum, salağım ben… Neden camlar…? Fazla güneş alan mutfaklarda pişen yemeğin ömrü az oluyormuş. (Nasıl yani?) Yemeğin serin yerde muhafaza edilmesi gerektiğinden ev sahibi yememiş içmemiş bunu da hesaplamış bu caaaanım evi yaparken. "Hem siz çalışan insansınız ne işiniz var mutfakla?" Eeee Amerikan stili bekar bir bayanın da mutfakla pek işi olmaz hani. Ne de olsa ben hep Corn Flakes ile besleniyorum ya…
Mutfaktan başka bir kapı banyoya mı açılıyor diye bakıyorum hayret! Hayır. Mutfaktan salon dışında hiçbir yere gidilmiyor, labirent burada rahmetli Berlin duvarı olmuş bana bakıyor. Adam gayet gayretli ve ilgili bir şekilde anlatmaya ve dinletmeye devam ediyor: "Ben buranın inşaatında yan mahallede bir dükkandaydım. Allah inandırsın bina bitince içini görmeye geldim, hemen gittim karşı binadan ofis kiraladım!" - Bu globalleşen dünyamızın birinci sınıf pazarlama tekniği bilen bilmeyene öğretsin. Bu kısmından birşey anlamıyorum ve hemen salak ayağına yatıyorum ve soruyorum (dinlemeye doyamadım ya): Neden?

Bana tam onbeş dakika süren bir konuşma yapıyor. Aslında abartmak için o lafı ortaya attığının kendisi de farkında ve keşke şu hatun o soruyu sormasaydı diye de hayıflanıyor biraz, ama sordum bi kere. Ben kendimi salak durumuna düşürdüğümü sanırken adamın anlattığı saçmalıklarla iş çığrından çıkmak üzereyken, "Diğer odaları da görseydim," diyerek koridora zor atıyorum kendimi.

Evin bu bölümü bir koridorla (kendisine koridor derken gerçek boyutlardaki koridorlardan özür dilerim) yatak odası ve çocuk odasına bağlanıyor. Söylememe gerek yok tabii; bu odalar da birbirine geçme yapılmış. Üstelik yatak odası dedikleri alan tam olarak "yatak odası". Ee zaten yatak odasına başka ne lazım ki? Allahım tam Amerikan havası!!!

Derken banyoyu arıyor gözlerim. Koridordan geçerken gördüğüm ardiyevari yer 2 metreye 2 metre civarı bir girintiden ibaret ki banyo burasıymış. Olacakmış daha doğrusu. Ömrü yetmemiş. Emlakçı yine o efsane anlatan büyükanne bakışı ve inişli çıkışlı ses tonuyla ne diyor bilin bakalım? "Amerikan tarzııı". Ev sahibi banyonun yer kaplamaması gerektiğini düşünüyormuş. O yüzden daraltmış (birbirine geçişmenin dayanılmaz hafifliği, 1 banyo ve 1 odadan 2 oda ve bir duş alanı yaratmış…)

Herşeye rağmen, bu eve sığabileceğimi düşünüyorum. Mesela birbirine geçme yatak odalarının birini banyoymuş gibi kullanır çamaşır makinesini oraya kurar ve yemeğimi de koridorda yersem…

Birden aklım başıma geliyor, öyle ya BU EVİN TUVALETI YOK MU? Derin bir nefes alın, geçerken gördünüz ama ruhunuz duymadı değil mi? İnsan biraz dikkat eder canıııım! Az önce banyoymuş gibi davranan dört metrekarelik alandan bahsetmiştim. İste o alanın bir köşesi meğer tuvalet imiş. Ama kiracı klozeti kendisi alacak ve taktıracakmış. Tabi bunun için bir hafriyat yapılması gerekecek zira klozete konu olacak delik gözümden kaçarak var olmuşsa da şanına yakışır büyüklükte değil.

Ben bu hafriyat konusunda ayrıntılı bilgi alırken ısınma probleminin de doğalgaz sobası döşetmem halinde çözüleceğini öğreniyorum. Allahtan evde doğalgaz sistemi varmış. Şükürler olsun, bir an için çocukluk günlerimdeki gibi odun sobası kuracağımı sandım…
Evin elektrik ve su tesisatı ortakmış. Apartmanda yaşayanların hepsi çocuklu aileler, yani hepsinin evinde tüm gün televizyon, müzik seti, çamaşır makinesi oda orkestrası kurulu. Ee peki ya ben? Tek kişiyim, ayda bir kez ütü yapar, müziği portatif çalardan dinlerim. Televizyonla ise aram yoktur… Peki peki şimdi emlakçıya hak ettiği soruyu soracağım: Kardeşim bu evi hangi yüzle kiraya veriyorsunuz ki siz? Metrekaresi 60'dan fazla değil, mutfak bir yeraltı dehlizi gibi, yatak odasında gardroba bile yer yok, banyo tam bir kabus, fatura konularına hiç girmiyorum bu ne yaaaa…." Ben böyle sayıp dururken emlakçı biraz kırgın bir ifadeyle yüzüme bakıyor: "Abla ben sana nohut oda bakla sofa derken sen yanlış anlamışsın. Burası tam bir Amerikan evi, haa sen Türk geleneklerine göre bir ev istiyorsun madem öyle söyle elimde tam sana göre…."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sade Hayat Kumpanyası

Gülüşü güzel, dev aynasında  Masmaviydi gözleri. Gördüm. Elimi tuttu sonra, Kızıldı saçlarım, Sarı değildi onunkiler oysa. Sözleri bir çar...